Daha 14-15’li yaşlarımda ilk ufak tefek sahne deneyimlerimde omuz omuza olduğum bir adam var şu an karşımda! Tiyatroyu, müziği, edebiyatı bir tutkuyla sevmeye başladığımızda ilk birbirimizle paylaşmıştık ateşli ve acemi fikirlerimizi. Sonra başka şehirlerde tiyatro okuduk. Ama birbirimizi hiç izleme fırsatı bulamadık. Dar zamanlarda yaptığımız görüşmelerde de konuşulacak şeyler hep öylesine birikmiş oluyordu ki her şeyin söylenmesi mümkün olmuyordu. Şimdi Cem Uslu, İstanbul’da yeni bir grup olan EKİP Tiyatrosu’nda mesleğini sürdürüyor. Ve ben de EKİP’i tanıyıp tanıtmak, İstanbul’un dikenli sanat yollarına düşen bu cesur insanları dinlemek için bu röportajı yapıyorum. Buyurun…
- Öncelikle (hep böyle başlanır ya) EKİP Tiyatrosu ne zaman kuruldu? Bu yola çıkış süreci nasıl oldu oradan başlayalım. Ve EKİP kimlerden oluşuyor?

- 30 Aralık 2010’da başlayan bir serüven ve İstanbul’da… İstanbul bir kaynayan kazan malum ve özel tiyatrolar için hem sahne hem seyirci bulmak sıkıntılı bir sürece dönüşebiliyor. Nasıl bir planla hareket edeceksiniz kısa vadede ve uzun vadede? Gelecekten beklentileriniz neler?
C.U. : Şimdilik gelecekten en büyük beklentimiz, günün birinde EKİP’in kendine yeten, beğeni ve saygı gören bir tiyatro olması.
- Türkiye’de ödeneksiz tiyatro yapmanın zorluklarını doğrudan yaşayan ve sırtını popüler televizyon simalarına dayamadan üretim yapmaya çalışan bir ekipsiniz. Geleceğinizle ilgili kaygılarınız ya da hayalleriniz var mı?
C.U. : Kaygılar bitmez; hayaller de bitmesin zaten. (Gülüyor)
“Sırtımızı popüler televizyon simalarına dayamak” meselesine gelince… Aslında, her ne kadar bu konuda belli bir politikamız olmasa da aramızda televizyonda işler yapan, dizilerde, reklamlarda oynayan arkadaşlarımız var. Bunların içinde ünlü isimler de var hatta. Fakat bu konuda konuşurken daha anlayışlı davranmak gerektiğini düşünüyorum ben. Bugün insanlar tiyatro yapmak istiyor fakat bu alanda hayatlarını kazanamıyorlarsa başka işler yapmaya mecburlar. Burada araştırılması ve eleştirilmesi gereken şey, insanların yapmaktan keyif aldıkları işten hayatlarını kazanamamalarının sebepleri bence. Yoksa tiyatro yapabilmek için ha dizide oynamışsın ha bir mağazada tezgâhtarlık yapmışsın… Hatta dizilerde en azından kendi mesleğini icra ediyorsun yine. Önemli olan, kendine ve öteki insanlara karşı dürüst olmak, neyi neden yaptığını bilmek. Fakat tekrar edeyim: EKİP’in bu konuda belli bir politikası yok; bunlar benim şahsi görüşlerim.
- Demek istediğim televizyonda iş yapan tiyatro yapmasın ya da tersi gibi bir şey değil! Ama şu dönem özellikle yeni gruplar televizyon simalarını ön plana çıkararak (afişlerde oyunla alakasız fotoğraflarla ünlü simaları ortaya çıkarmak ya da oyuncularını TV projelerindeki yerleriyle anmak gibi) bir tanıtım politikası güdüyorlar. ‘Sırtını popüler televizyon simalarına dayamadan üretim yapma’ ile kastettiğim böyle bir yaklaşımdan uzak durmanızdı.
C.U. : Oyuncuları TV projelerindeki yerleriyle anmak iyiymiş aslında!... (Gülüyor) Yok tabi şaka bir yana, o kadarını yapıyorsan tiyatro sanatıyla kurduğun ilişkide kafan biraz karışık demektir. EKİP’in meseleye böyle yaklaşması söz konusu olamaz.
- Hasan Şahintürk’ün adını andın destek ve teşviklerinden dolayı, EKİP’e başka kimler, nasıl destek oluyor?
C.U. : EKİP’e en çok EKİP destek oluyor. (Gülüyor) Elbette ilk günden bu yana desteğini gördüğümüz kişi ve kurumlar var. Bunların en başında, yukarıda da adını andığım Hasan Hoca’mız gelir. Sonra, oyunlarımızı oynadığımız sahneler var: Kumbaracı50, Mekan.ARTI, Oyun Atölyesi ve buralardaki tüm çalışanlar… Ayrıca bu sezon Ekim ayından itibaren sahne alacağımız Talimhane Tiyatrosu ve bu tiyatronun kurucusu Mehmet Ergen. Şimdi isim isim saymayı sürdürürsek mutlaka unuttuklarımız olur. Mesela Oyun Sonu’nu oynamaya karar verdiğimizde Genco Erkal’ı arayıp çevirisini kullanmak için izin istemiştik. Bizi kırmamış, çok da iyi karşılamıştı. Bizim gibi yolun başında olan bir grup için böylesi yaklaşımların değeri ölçülemez.
Fakat ‘maddi’ bir destekse kastın, EKİP’in EKİP’ten başka mali kaynağı yok. Hiçbir kişi ya da kurumdan maddi destek görmüyoruz. Fakat bununla övündüğüm sanılmasın. Elbette kendi yağınla kavruluyor olmanın güzelliği tartışılmaz ama şu da açık ki herhangi bir maddi destek görmeksizin yapabilecekleriniz çok sınırlı ve tiyatro gibi hiç de ucuz olmayan bir sanat dalında hayallerinizi gerçekleştirebilmeniz için iyi-kötü bir finansmana sahip olmanız şart.
- Yeni sezon projelerinizin gösterim tarihleri belli mi? Ve EKİP ‘i daha yakından nasıl takip edebiliriz?
C.U. : Largo Desolato’nun ilk oyunu 4 Ekim Salı akşamı, 20.30’da, Talimhane Tiyatrosu’nda. Ekim ayı boyunca her Salı oradayız. Sonraki aylarda da –şimdi gününü bilemiyorum ama- yine Talimhane’de oynamayı sürdüreceğiz. En geç Aralık ayı sonunda da az önce sözünü ettiğim 2. oyunumuzun prömiyerini gerçekleştirmeyi tasarlıyoruz. www.ekiptiyatrosu.com adresinden oyun programımız ve EKİP hakkında her türlü bilgiye ulaşılabilir. Ayrıca facebook ve twitter’da da varız, EKİP buralardan da takip edilebilir.
- Ülkemizde tiyatro bölümlerinin sayısı oldukça artmış durumda. Dolayısıyla bu bölümlerden mezun olan insan sayısı da artıyor. Bu niceliksel artış İstanbul’daki tiyatrolar arasında bir rekabeti ya da niteliksel bir gelişimi etkiliyor mu sence?

- Oyuncunuz Simel Aksünger, XI. Direklerarası Seyirci Ödülleri'nde, Oyun Sonu'ndaki performansıyla "Kerem Yılmazer 'Genç Yetenek' Teşvik Ödülü"nü aldı. İlk oyununuzda böyle bir ödülün gelmiş olması sizi başka yönlerden de gelecekle ilgili umutlandırmış olmalı. Ne dersin?
C.U. : Tabi Simel’e sormak lazım ama ödül almak, o sahneye çıkmak güzel bir şey olsa gerek. (Gülüyor) EKİP adınaysa şunu söyleyebilirim: Okulda öğrenciyken bir oyun çıkarıyorsunuz, 3–4 kez oynasak bizim için büyük başarı diyorsunuz… Fakat sonra gün geliyor, bu oyunu profesyonel platformda sahneleme imkânı buluyor, bir de üstüne ödül alıyorsunuz. Bu çok mutluluk ve cesaret veren bir şey. Kaldı ki Direklerarası Ödülleri’ni çok önemli buluyorum ben. Çünkü mesela bu sene Türkiye’de -hatta sadece Türkiye’de değil, Kuzey Kıbrıs’ta da- 120’nin üzerinde jüri üyesi, 300’ün üzerinde oyun seyretmiş. Bu azımsanacak bir rakam değil sanırım. Ayrıca, İstanbul’dan Diyarbakır’a kadar pek çok ilde veriliyor bu ödüller; bu da önemli. Hem bu ödülün Kerem Yılmazer adına verilmesi de çok anlamlı bence.
- Yeni projelerinizde de böyle başarıların gelmesini dilerim. EKİP, adından da anladığımız kadarıyla birkaç kişinin sürüklediği değil de, bir dayanışmanın ve işbölümünün hâkim olduğu bir oluşum. Ayrıca kendi oyunlarını yazan, söyleyecek sözü, farklı arayışları olan ve senin de söylediğin gibi bu uğraşının içine öğrenme sürecini de eklemeye çalışan insanların bir birlikteliği. Umarım istediğinizce, aradığınızca, gönlünüzce bir serüven olur.
0 yorum:
Yorum Gönder